Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddetle Mücadelede İstanbul Sözleşmesi

cinsiyet eşitsizliği

Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddetle Mücadelede İstanbul Sözleşmesi

  • 04.12.2023
  • 04:01:58

İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan ve kadına yönelik şiddeti önleme ve mücadelede temel standartları belirleyen uluslararası bir sözleşmedir. 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmıştır. Sözleşme, imzacı devletlere toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde politikalar üretme, ekonomik kaynakları artırma, şiddet istatistiklerini toplama ve paylaşma, toplumsal zihniyet değişikliği sağlama sorumluluğu yükler. Sözleşme sadece kadına yönelik şiddeti değil, aynı zamanda çocuklara karşı şiddet ve istismarı korumayı da hedefler.

İstanbul Sözleşmesi'nin hazırlık süreci, şiddetin nedenleri ve sonuçları, cinsiyet eşitsizliği ve güç ilişkileri gibi konuları ele alır. Kadına yönelik şiddet tarihsel bir olgu olarak tanımlanırken, şiddetin cinsiyet eşitsizliği temelinde güç dengesizliklerinden kaynaklandığı vurgulanır. Sözleşme, cinsel istismar, taciz, tecavüz, zorla evlendirme ve namus cinayetleri gibi durumların kadınları toplumda "öteki" durumuna getirdiğini belirtir. Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi ve BM Bildirgesi'nde yer alan tanımlara benzer şekilde, ruhsal ve ekonomik şiddet de tanımlanır. Sözleşme, kadın ve erkek eşitliğinin kadına yönelik şiddeti önleyeceğini önerir ve taraf devletleri şiddeti önlemeye yükümlü kılar. Cinsiyet, cinsel yönelim, cinsel kimlik, yaş, sağlık, engellilik, medeni hal, göçmenlik gibi durumlarda ayrımcılık yapılmaması gerektiği vurgulanır. Kadınların erkeklere oranla daha fazla şiddetle karşılaştığı ve bu nedenle kadın mağdurlar için özel önlemler alınması gerektiği belirtilir. İstanbul Sözleşmesi, uluslararası hukukta kadına karşı şiddeti yasaklayan diğer düzenlemelerden farklı olarak, kapsamı ve denetim mekanizmasıyla öne çıkar. Kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık konularında kapsamlı tanımlamalara yer verir.

İstanbul Sözleşmesi, imzacı devletlere toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde kapsayıcı politikalar üretme ve uygulama, ekonomik kaynakları artırma, kadına yönelik şiddetin boyutunu istatistiksel olarak takip edip kamuoyuyla paylaşma, toplumsal zihniyet değişikliği yaratma gibi sorumluluklar yükler. Bu sorumluluklar, herhangi bir ayrım yapmadan yerine getirilmelidir. Bu çerçevede, taraf devletler şiddeti önlemek için farkındalık yaratmalı, sivil toplum kuruluşları ve ilgili kurumlarla işbirliği yapmalıdır (Madde 13-8). Eğitim (Madde 14), uzman kadroların oluşturulması (Madde 15), önleyici müdahale ve tedavi süreçleri (Madde 16), özel sektör ve medyanın katkısı (Madde 17), mağdurların hukuki yardım alma hakkı (Madde 57) ve izleme mekanizmalarının kurulması (Madde 66) da taraf devletlerin sorumluluğundadır.

Sözleşme, temelde kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlasa da, Madde 2'de belirtildiği üzere hane halkının tüm üyelerini kapsar. Bu nedenle Sözleşme, sadece kadınlara yönelik değil, aynı zamanda çocuklara karşı şiddet ve çocuk istismarını da önlemeyi hedefler. 26. Madde, çocuk mağdurların haklarını koruma, psiko-sosyal danışmanlık hizmetleri sağlama, önleyici ve koruyucu tedbirler alma yükümlülüğünü belirler. 37. Madde ise çocuk yaşta evlilikleri ve zorla evlendirmeyi suç saymak için yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini ifade eder.

İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve güç ilişkilerinden kaynaklanan şiddeti mağdurlarından "kadın" ve "çocuk" olmak üzere ele alır. "Kadın" terimi, 18 yaşından küçük kız çocuklarını da içine alarak kullanılır ve bu doğrultuda politikaların nasıl şekilleneceğini belirler. Öncelikle şiddeti önlemeye vurgu yapar ve taraf devletlerden toplumsal yapıda dezavantaj yaratan düşünce, kültür, din, gelenek ve "sözde namus" gibi kavramların şiddeti meşrulaştırmasını engellemelerini bekler. Bu bağlamda cinsiyet rollerinin ve kalıp düşüncelerin şiddeti gerekçelendirmesinin önlenebilmesi için asli insan hakları ve özgürlükleri temel alınmalıdır (Madde 12).

Sözleşme, taraf devletleri çeşitli kuruluşlarla işbirliği yaparak halkın şiddet türleri ve etkileri hakkında farkındalığını arttıracak kampanyalar ve programlar düzenlemeye teşvik eder. Eğitim kurumlarının tüm seviyelerinde toplumsal farkındalık oluşturacak müfredat ve izlencelerin uygulanması gerektiğini belirterek, şiddetin önlenmesi ve tespiti, kadın-erkek eşitliği, mağdurların hakları ve ikincil mağduriyetlerin önlenmesi için uzman kadroların oluşturulmasını vurgular. Tarafların aile içi şiddeti ve cinsel suçları önlemek ve tekrarlamasını engellemek için yasal tedbirler alması gerektiğini ifade eder. Ayrıca özel sektörü, bilişim sektörünü ve medyayı kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik politikaların oluşturulmasına ve kendi düzenleyici standartlarını belirlemeye teşvik eder (Madde 12-17).

Sözleşmenin koruma ve destek bölümü, mağdurların yaşadığı olumsuz durumların tekrarlanmaması ve mağduriyet sonrası destek hizmetlerinin gerekliliğine odaklanır. Şiddet mağdurlarının korunması ve destek alabilmesi için alınması gereken yasal tedbirler ve sağlanması gereken destekler IV. bölümde yer alır. Bu kapsamda, taraf devletlerin mağdur ve tanıkları koruma altına alması ve devlet kurumları ile sivil toplum kuruluşları gibi müesseseler arasında etkin işbirliği sağlaması gerekmektedir. Mağdurların temel insan haklarına ve emniyetine odaklanılmalıdır. Ekonomik bağımsızlık da desteklenmeli ve mağdurların yasal hakları ile alabilecekleri destek hizmetleri anlaşılır bir dille sunulmalıdır.

Sözleşme, mağdurların çeşitli destek hizmetlerine erişimini vurgular ve örnekler sunar. Bu kapsamda, yasal ve psikolojik danışmanlık, ekonomik yardım, barınma, sağlık hizmeti, eğitim, istihdam gibi desteklerin sağlanması gerektiği belirtilir. Mağdurlara uygun ve korunaklı sığınmaevleri oluşturulmalı ve kesintisiz destek alabilecekleri telefon yardım hatları tavsiye edilir (Madde 23). Cinsel şiddet mağdurları için tıbbi ve adli tıp muayenesi, destek ve danışmanlık hizmetleri ve kolayca erişilebilen kriz merkezlerinin oluşturulması taraf devletlerin yükümlülüğüdür (Madde 25).

Sözleşme, çeşitli türlerdeki şiddetin ve olası mağduriyetlerin yetkili kurumlara bildirilmesini teşvik eder ve bu bilgilerin değerlendirilmesini öngörür. Ayrıca çocuk tanıklar için alınması gereken yasal tedbirler ve destek hizmetleri de ele alınır (Madde 26). Şiddetin önlenmesi ve olası şiddet eylemlerinin engellenmesi amacıyla uzman kadroların oluşturulması ve değerlendirmelerin üst kurumlara iletilmesi teşvik edilir (Madde 28).

Sözleşme Tarafları, mağdurun saldırgana karşı her türlü hukuki desteği alabilmesini sağlamalıdır. Uluslararası hukukun genel ilkeleri bu konuda referans alınmalıdır. Risk içeren durumlarda, taraflar mağduru veya risk altındaki kişiyi korumak için şiddet failini uzaklaştırma yönünde yasal tedbirleri almalıdır. Ayrıca, soruşturma süresince mağdurun cinsel geçmişi ve davranışlarıyla ilgili detaylar davayla ilgisi yoksa dahil edilmemelidir. Sözleşme, şiddet mağdurlarına faillere karşı tazminat hakkını tanımaktadır (Madde 30). Taraflar, bu hak için yasal tedbirleri almalıdır. Eğer şiddetin yarattığı hasar devlet sağlık ve sosyal sigortası tarafından karşılanmıyorsa ve ciddi boyutta bedensel yaralanma veya ruhsal bozukluk varsa, mağdura devlet tazminatı sağlanmalıdır. Ancak, tazminatın fail tarafından verilen tazminat kadar azaltılması talep edilebilir. Çocuk mağdurların hakları da özel olarak ele alınır. Çocukların velayeti ve ziyaret haklarının belirlenmesine ilişkin yasal tedbirler alınmalıdır. Taraflar, velayet ve ziyaret süreçlerinde mağdurların emniyetini sağlamakla yükümlüdür. Sözleşme, çocuk ve erken yaşta evlilikler ile zorla evlendirmelerin geçersiz kılınması ve sona erdirilmesi için yasal tedbir vurgusu yapar. Bir çocuğu veya yetişkini evliliğe zorlamaya karşı cezai işlem yükümlülüğü getirilir. Sözleşme, kadını sünnete zorlamak ve teşvik etmek, kadını önceden bilgilendirilmiş olurunu almadan kürtaja zorlamak, maruz bırakmak ve bu süreçlerde kadının doğal üreme kapasitesine maksatlı olarak son vermek gibi eylemleri cezai yasal tedbirler gerektiren eylemler olarak tanımlar. Sözleşme tarafı ülkeler bu tür durumlara karşı önlem almakla yükümlüdür.

İstanbul Sözleşmesi'nin ilgili maddeleri, taciz, psikolojik şiddet, fiziksel şiddet ve tecavüz gibi suçların cezai karşılığını ve taraf devletlerin sorumluluklarını düzenler. Taraflar, bireylerin ruhsal durumunu bozacak zorlama ve tehditlere karşı yasal tedbirleri almak zorundadır. Tacizin her türlüsüne ve bireylerin kendilerini güvende hissetmemesine neden olan psikolojik şiddete karşı da yasal tedbirler alınmalıdır. Taraflar, tecavüz de dahil olmak üzere her türlü cinsel şiddete karşı faillerin cezalandırılmasını sağlayacak etkin yasal tedbirleri almakla yükümlüdür. Sözleşme, tecavüzün tanımını ve cezalandırılması gereken eylemleri ayrıntılı bir şekilde açıklar. Bu eylemler arasında cinsel penetrasyon, cinsel nitelikli eylemlere zorlama, teşvik etme veya yeltenme gibi durumlar yer alır. Bireyin onurunu ihlal eden, aşağılayıcı, düşmanca, hakaretamiz, küçük düşüren veya saldırgan nitelikteki durumlar ile cinsel nitelikte sözlü veya sözlü olmayan ya da fiziksel davranışlar, tarafların cezai yaptırım sağlaması ve yasal tedbir alması gereken menfi durumlar olarak tanımlanır.

İstanbul Sözleşmesi, çeşitli türlerdeki şiddete karşı taraf devletlerin alması gereken yasal tedbirleri ve sorumlulukları belirlemektedir. Sözleşme, uzun vadeli ve etkili bir çözüm için kapsamlı ve koordineli bir devlet politikasının uygulanması gerektiğini vurgular. Bu politikaların bir parçası olarak finansal ve insan kaynaklarının tahsis edilmesi, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliğinin sağlanması önemlidir. Ayrıca, şiddeti önlemek ve mücadele etmek için sorumlu bir kurumun belirlenmesi veya kurulması gerekmektedir.

Sözleşme, çeşitli şiddet türlerine karşı alınması gereken tedbirleri her ana başlık ve madde altında belirtir. Bu tedbirler etkili, orantılı ve caydırıcı olmalıdır. Hüküm giymiş faillerin izlenmesi ve kontrol altında tutulması da alınacak tedbirler arasındadır. Çocuk mağdurlar için velayet haklarının alınması önerisi de sözleşme kapsamında yer alır. Sözleşme, suçun çeşitli faktörlerine bağlı olarak ceza ağırlıklarının artırılmasını da öngörür. Örneğin, suçun yinelenmesi, hassas konumda bulunan bireylere karşı işlenmesi, çocuğa karşı işlenmesi, silah kullanılması veya fiziksel/psikolojik zarar verilmesi gibi durumlar ceza artırımına neden olabilir.

İstanbul Sözleşmesi'nin taslağı 7 Nisan 2011'de Avrupa Konseyi Bakan Yardımcıları'nın toplantısında kabul edildi. Sözleşme, 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısında imzaya açıldı. Türkiye, 11 Mayıs 2011'de Sözleşmeyi ilk imzalayan ve 24 Kasım 2011'de parlamentosunda onaylayan ilk ülke oldu. Sözleşme, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. Ancak 20 Mart 2021'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından alınan bir kararla, Türkiye İstanbul Sözleşmesi'ni feshetme kararı aldı. Bu fesih, Sözleşmenin 80. maddesine göre gerçekleşti ve Avrupa Konseyi'ne yapılan bildirimin ardından üç aylık bir süre sonunda, 1 Temmuz 2021 tarihinde resmen yürürlüğe girdi. Türkiye İstanbul Sözleşmesi'ni ilk imzalayan ve onaylayan ülkelerden biri olarak tarihi bir rol oynamış, ancak daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararıyla Sözleşme'yi feshederek 1 Temmuz 2021'de resmen sözleşmeden çekilmiştir.

İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan ve kadına yönelik şiddeti önleme ve mücadelede temel standartları belirleyen önemli bir uluslararası sözleşme olarak öne çıkmaktadır. Sözleşme, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış, toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde politikalar üretme, şiddet istatistiklerini takip etme, mağdurların korunması ve desteklenmesi gibi sorumluluklar yüklemiştir. Bu kapsamlı metin, kadına yönelik şiddetin yanı sıra çocuklara karşı şiddet ve istismarı da ele almış, cinsel istismar, taciz, tecavüz gibi suçların cezai karşılığını ve önleme tedbirlerini belirlemiştir. Ancak, Türkiye'nin 1 Temmuz 2021'de Sözleşme'yi feshetme kararı, tartışmalara ve uluslararası tepkilere yol açmıştır. Bu karar, sözleşmenin amacı doğrultusunda mücadeleyi etkilerken, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusundaki çabalara da yansımaları olacaktır.