Gençler hayallerle dolu yarınların teminatıdır.
Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir. Cumhuriyetin en önemli niteliği budur. Egemenliğin tek kaynağı millet ve milletin iradesiyle oluşturulan meclis’tir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kaderinde ve kendi geleceğinde yalnızca Türk Milleti söz sahibidir.
Türk milleti farklı din, mezhep veya etnik kökeniyle bir bütündür ve içinde hiçbir bölücü, ayırıcı unsura yer vermez. Türk milleti milli birlik ve beraberlik duygusu ile birbirine sıkıca bağlanmıştır. Türk milletini oluşturan insanların doğum yerleri, eğitim düzeyleri, meslekleri, mezhepleri, siyasi görüşleri ayrı olabilir fakat vatanı, milleti, devleti ve ay yıldızlı bayrağı birdir.
Millet ve devlet hayatı tehlikeyle karşılaşmadıkça, savaştan uzak durulmalı ve her daim barışı korumak için savaşa hazırlıklı olunmalıdır. Asıl olan barıştır ve barışın sürekliliğidir. Anlaşmazlıkların çözümünde devletin çıkarları gözetilerek uluslararası iş birliğine önem verilmelidir. Sürekli çatışma ve savaş içinde olan toplumlar üretim ve çalışma hayatından uzaklaşır, ekonomik gelişme sağlayamaz, bilim ve teknolojide geri kalır.
Halkın kendi kendisini yönetebildiği, egemenliğin ulusa ait olduğu ve herkesin eşit haklara sahip ve özgürce haklarını kullandığı yönetim biçimidir. Cumhuriyet halkın kendi kendisini yönetmesi ilkesine dayanır ve çok partili sistemi öngörür. Egemenliğin halka ait olduğu tek yönetim biçimidir ve cumhuriyet rejiminde yasaları koyacak kişiler, yani meclis seçim ile belirlenir. Sınıf ve cins ayrımı olmaksızın herkesin yönetime katıldığı yönetim biçimidir.
Demokrasi yalnızca yasalara değil daha çok bir siyasal kültüre dayanır. Demokrasi, bir yönetim biçimi olduğu kadar aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Demokratik bir yönetim için yasaların ve yönetim sisteminin tek başına demokratik ilkeler doğrultusunda oluşturulmuş olması yetmez. Günlük hayatta insanların davranışlarından oluşan kültürde bu temel ilkelerin yaşanması gerekir. Bu da demokrasilerde demokratik vatandaşlığın önemini artırmaktadır. Demokratik kültür ancak demokratik vatandaşlar yoluyla oluşturulabilir.
Ülkemizde sosyal bölünmenin ve sınıflar arası mücadelenin yeri yoktur. Türk milleti, birbirinden çok farklı çıkarları olan ve bu itibarla birbiriyle mücadele eden sınıflara sahip olamaz. Hiçbir kişiye, aileye, sınıfa ya da cemaate imtiyaz verilemez. Türk Milleti’nin herhangi bir kişi, sınıf veya zümre tarafından sömürülmesine müsaade edilemez. Devletin imkânları ve kaynakları vatandaşlar arasında eşit ve adil dağıtılmalıdır. Devlet karşısında her vatandaş eşittir.
Hiç kimse zorla; güç kullanarak yahut tehdit ederek, başkalarını, dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç ve düşüncelerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayamaz, açıklama yapmak isteyenleri zor kullanarak durduramaz. Din ve inançlarını yerine getirmek için ibadet eden bireylere müdahale edilemez, güç kullanılarak veya tehdit edilerek bireyler din ve vicdan hürriyetinden alıkonulamaz.
En büyük adalet vicdan ve merhamettir. Çıkarlarını düşünen insanların çoğaldığı, fedakarlığın azaldığı yerlerde hile ve ahlaksızlık artar, insanlar iki yüzlü olurken, paranın saltanatı merhameti ve vicdanı susturmak için her türlü hilekarlığa başvurur. Hak, hukuk ve doğruluğun bulunduğu yerde zulüm olamaz. Zalimlerin olduğu yerde vicdan ve merhamet, hak yemeye, sömürüye karşı çıkar. Hukuk, adalete yönelmiş toplumsal yaşam düzenidir. Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesidir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır. Adalet kavramı temelde hukuk kurallarına uygunluktur. Hukuk ve adalet olmasa insanlar uygun olmayan davranışlarla toplumun dengesini bozar, kamusal düzeni yok ederek tüm canlıları tehlikeye sokarlar.
Ülkemiz sınırları içinde yaşayan veya yurtdışında bulunan ancak kendini Türk olarak tanımlayan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşıyım diyen herkes bu ülkenin vatandaşı anlamında Türk görülmüştür. Etnik köken itibariyle Türk, Kürt, Arnavut, Boşnak, Zaza, Gürcü, Çerkez, Pomak, Çingene, Arap, Laz, Süryani, Ermeni, Yahudi, Rum, Nasturi, Keldani, Bahai, Leh, Malakan, ya da Dürzi vs. kim olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşıdır. Bu vatandaşların farklı ana dilleri, örf ve adetleri, yaşam tarzları olabilir. Dillerini günlük hayatlarında kullanabilirler. Ancak devletin resmi bir dili vardır, o da Türkçe’dir.
Çağ: zaman dilimi, vakit anlamına gelmektedir. Çağdaş: aynı çağda yaşayan, çağcıl, muasır, bulunulan çağın anlayışına, şartlarına uygun olan anlamındadır. Çağdaşlaşmak: çağın, gelişmiş kurumlarına, gelişmiş uygarlık düzeyine ulaşabilmek için gerekli olan ekonomik, toplumsal, psikolojik, siyasal değişmeyi gerçekleştirmek, yeniliklerini ve özelliklerine ayak uydurmaktır. Çağdaşlaşma kesinlikle batı hayranlığı veya taklitçilik olarak görülmemelidir. Aksine, yaşadığımız topraklar üzerinde, örf, adet gelenek ve göreneklerimizi koruyarak içinde bulunduğumuz modern çağa ayak uydurmak ve ona uyum sağlamaktır.
Bilimsellik, devlet ve toplum hayatında bilime yer vermek ve bilimi değerlendirmektir. Bilimsellik, olaylara bilimsel gözle bakmayı, gerçeği bilimsel gözle araştırmayı, hurafelere, peşin yargılara sapmadan aklı hakim kılmayı gerekli kılar.
Demokrasilerde hiç kimse kanunların üzerinde değildir. Bunun anlamı, demokrasilerde herkes hukuk kurallarına uymak zorundadır ve yasaları ihlal cezai yaptırımla karşı karşıya kalırlar. Ayrıca demokrasi, kanunların herkese eşit, adil ve tutarlı bir şekilde uygulanmasını gerektirir. Bir kişi, grup veya zümreye özel kanun maddesi çıkarılamaz. Hukukun egemen olduğu demokrasilerde, kanunları herkese eşit bir şekilde uygulamak için bağımsız mahkemeler bulunur.
Demokratik bir yönetimin temel göstergelerinden biri de vatandaşların yönetim sürecine aktif katılımıdır. Katılım, vatandaşların bir hakkı olduğu kadar aynı zamanda görevidir. Demokrasilerde vatandaşlar, siyasal sürece yalnızca seçimler aracılığıyla değil, ülkenin sorunları hakkında bilgi edinerek sivil toplum kuruluşlarına üye olup çalışarak çeşitli etkinlikler yoluyla da katılmalıdırlar. Vatandaşların topluma aktif katılımı, demokrasinin gelişmesi için en önemli unsurlardan birisidir.
Demokrasi, halkın yöneticileri belirli aralıklarla, özgür ve adil bir seçimle belirlenmesi gerektirir. Gerçek demokrasilerde seçimlerin de belirli ilkelere göre yapılması gerekir. İlk olarak, oy kullanacak bireylerin; ekonomik durumları, cinsiyet, ırk, millet, yetenek, fiziksel durum ve toplumdaki statüleri gibi nedenlerle oy hakları kısıtlanamaz. Bu, genel oy ilkesidir. Seçimlerde uyulması gereken bir diğer ilke olan eşit oy ilkesi ise her seçmenin sadece ve sadece bir oy hakkına sahip olması anlamına gelir. Ayrıca, seçmen iradesinin her türlü baskıdan uzak kalmasını sağlamak için seçmenin kime oy verdiğini kimsenin bilmemesi gerekir ki bu da gizli oy ilkesidir. Seçimlerin özgür ve adil olabilmesi için genel, eşit ve gizli oy ilkelerine dayanması gerekir.
Demokrasilerde ülke halkı, yönetimde söz sahibi olmak için seçimler aracılığıyla temsilcilerini seçer. Elbette bir ülkede yaşayan halkın tamamının aynı fikirde olması beklenemez. Farklı görüşteki kişiler temsilci olarak seçilmek için siyasi görüşlerini seçmenlere anlatmak ve taraftar toplamak amacıyla siyasi partiler oluşturabilirler. Seçim serbestliğinin gerçek bir anlam taşıması için seçmenlerin kendi düşüncelerine uygun adayları seçmelerine olanak veren çeşitli alternatiflere sahip olması gerekir. Bu gereklilik, çok partili sistem ile yerine getirilmektedir.
Demokrasinin temel ilkelerinden biri de çoğunluğun yönetimini kabul etmektir. Demokrasilerde birden çok görüş ve siyasal parti vardır. Bazen seçimlerde bu görüşlerden birisi kazanır ve yönetme yetkisini alır. Bazen de iki veya daha fazla parti bir araya gelerek yönetme yetkisini kullanır. Muhalefette kalan partiler ise yönetimin politikalarını eleştirerek demokratik işleyişe katkıda bulunurlar.
Demokratik toplumlarda çoğunluğun, azınlığın haklarını koruması gerekir. Çoğunluğun erkine ve azınlığın haklarına saygı duyulmuyorsa orada demokrasi yok demektir. Demokrasilerde, azınlığın haklarına saygı duyulmalı ve azınlığa, görüşlerini özgürce ifade etme serbestliği verilmelidir. Demokratik toplumlar bazen farklı etnik veya dini gruplardan oluşabilir. Demokraside amaç, toplumdaki herkes için en iyi kararı alabilmektir. Bu nedenle alınan kararlarda, toplumdaki her kesimin katkısının olması gerekir. Bu anlayış, gücü elinde bulunduran grubun tek başına kendi görüşlerine göre kararlar almasına da engel olur.
Demokrasilerde seçilmiş ve atanmış görevliler halka karşı sorumludurlar. Görevliler görevlerini kendi istek ve ilgileri doğrultusunda değil, halkın istekleri doğrultusunda oluşturulan yasa ve kurallara göre yerine getirirler. Seçilmiş veya atanmış görevliler, verdikleri kararlar ve yaptıklarından dolayı halka karşı sorumludurlar. Demokrasilerde halka karşı hesap verebilirlik çeşitli şekillerde uygulanır. Bunlardan birisi, siyasal hesap vermedir. Bu, özgür ve adil seçimler yoluyla gerçekleşir. Diğer hesap verme mekanizmaları ise, yasal ve idari hesap verme yoludur.
Demokrasilerde yönetimin şeffaf olması gerekir. Demokratik bir ülkede insanlar hangi nedenlerle hangi kararların alındığı, kamu harcamalarının nereye yapıldığı vb. konularda haberdar olmak isterler. Şeffaf yönetimler aldığı kararlardan halkın haberdar olması için çeşitli yöntemler bulmak zorundadırlar. Bu konuda medyaya da önemli görevler düşmektedir.
Demokratik yönetimler, vatandaşlarının haklarını korumak ve onlara değer vermek için çalışırlar. Hatta genellikle temel insan haklarını ülke anayasasına koyarak onları garanti altına alırlar. İnsanlar, devredilemez haklarla doğarlar. Bu haklar insanın doğuştan sahip olduğu onuruyla yaşamasını sağlar. Bu nedenle demokratik yönetimlerin insan haklarını koruma altına alması gerekir.
Demokratik bir yönetimde bulunması gereken özelliklerden birisi de yasama, yürütme ve yargı görevlerinin birbirine karşı bağımsız organlar tarafından yürütülmesidir. Bu duruma güçler ayrılığı ilkesi denir. Böylece demokrasilerde bu üç önemli görevin, birbirinden bağımsız organlar aracılığıyla dengelenmesi beklenir.
Demokratik bir toplum için toplumun taleplerini devlete/yönetime ileten sivil toplum unsurlarının varlığı büyük önem taşımaktadır. Sivil toplum, demokratik katılımı sağlama, hükümeti ve devleti denetleme, toplumun ihtiyaç ve taleplerini ifade etme, toplumun sosyal sorumluluk seviyesini yükseltme, demokratik değerlerin toplum ve yönetim düzeyinde yaygınlaşmasını sağlama gibi misyonlara sahiptir.
Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı olması ve devletin kişilerin vicdan, dini inanç ve kanaat özgürlüğünü teminat altına almasıdır. Demokratik bir sistemde devlet, tüm inançlara eşit mesafede durur.